11 Eylül 2014 Perşembe

YILMAZ GÜNEY ve DÖKÜM İŞÇİLERİ DİRENİŞİ

"Çirkin Kral", büyük adam, Yılmaz Güne aramızdan ayrılışının 30. yıl dönümünde anıldı...
9 Eylül 1984 yılında yurt dışında, vatanına hasret, sevdiklerinden ayrı, sevenlerinden uzak, ellerin memleketinde gözlerini hayata kapatalı  tam otuz yıl geçti.

Yönetmen,Yılmaz Güney, ülkemiz sinema adamlarının bir çoğunun sinema anlayışlarını etkiledi.
Aktör Yılmaz Güney yaptığı işlerin hakkını tam olarak verdi. Yazar olarak öyküleri dikkatle okundu.
Sinema yönetmeni, aktör, senarist, ve yazar olan Yılmaz Güney aynı zamanda bir düşün adamıydı.

Ülkemiz, belli dönemlerde, siyasal çalkantılar yaşadı. Yılmaz Güney de çoğu insan gibi birçok  soruşturmalardan geçti, hapislerde yattı..

Sinema mesleğini hapisteyken de, çok başarılı bir şekilde sürdürdüğünü biliyoruz. Yılmaz Güney'in sinema anlayış ve çalışmaları hakkında ki görüş ve yazılması gerekenleri, elbette bu konuda söz sahibi olan otoriterlere bırakmamız gerekiyor.

1970 yılında İstanbul, Silahtarağa Bölgesinde sendikal çalışmalar, çok yoğun olarak devam ediyordu. Özellikle metal iş kolunda çalışan işçiler, bu bölgede karargah kurmuş olan sarı sendikalardan ayrılabilmek, istedikleri sendikalara üye olmak için direniş ve fabrika işgalleri gibi eylemlere başvuruyorlardı.

Bu yıllar, sarı sendika ve işverenlerin baskılarından kurtulmak isteyen farklı sektörlerde çalışan işçilerin, yığınsal olarak Disk üyesi sendikalara katıldıkları yıllardı.

Demir Döküm ve Sungurlar işçileri sarı sendika zincirlerini kırdılar. Diğer bir çok fabrikada ise sendika üyeliği örgütlenme çalışmaları devam ediyordu.

Disk' e bağlı T.Maden -İş Sendikası, bölgede yoğun bir eğitim seferberliği başlatmıştı. Yeni üye eğitimleri, sendika ofisinde ve bölgedeki toplantı salonlarında devam ediyor, anayasa, iş kanunu, sendika ve toplu sözleşme kanunları ile genel işçi hakları konusunda seminerler yapılıyordu, Küçük büyük bir çok toplantı ile yeni sendika üyeleri bilgilendirilmeye başlanmıştı.

Sendikal eğitimlerin yanı sıra, cumartesi ve tatil günlerinde, işçi ve eşlerine emekçi dostu sanatçılar tarafından konserler veriliyor, Ruhi Su, Aşık İhsani, ve Aşık Nesimi Çimen kendilerine özgü, devrimci deyiş ve türküleriyle katılanlara duygulu ve hoş anlar yaşatıyorlardı...

Demir Döküm iş yeri sendika temsilcilerinin önerileri ile Yılmaz Güney'in Umut filminin gösterilmesini planlamıştık. Ancak filmi çeşitli nedenlerden ötürü temin edemedik. Değerli sanatçı, emek ve işçi dostu, sevgili Yılmaz Güney'e telefon ederek bir konu hakkında görüşmek istediğimizi, belirttik. İkilemedi, düşünmedi bile, "buyurun gelin" dedi.

                                            

Levent'te ki evinde randevu verdi. Önünde iri iki cins köpeğin bulunduğu kapıdan girdik içeri.
Güzel insan değerli eşi, Fatoş hanım ve annesi de oradaydı. Konuşmamızın önemli bir bölümü, Demir Döküm işçilerinin başarı ile sonuçlandırdıkları sendikal mücadele ve fabrika işgali konusu üzerine geçti.

Bu olayı filme çekmeyi düşündüğünü söyledi.

Bir süre sonra geniş bir zaman içinde, bu konuyu enine boyuna tekrar konuşmamız gerekebileceğini ve işgal sırasında bu olayı, fabrika içinde yaşayan işçilerle konuşmak isteyeceğini belirtti ve yardımcı olmamızı rica etti. Görüşmemiz de " ben senaryoyu, çekim yaparken yazarım abem" dediğini hiç unutamıyorum. Eşinin getirdiği kalem ve kağıdı aldı, kısa bir not yazdı ve zarfa koyarak kapattı.

"Beyoğlu'nda Akün Film var. Selamımı söyleyin "dedi.
Teşekkür ederek ayrıldık.

"Umut" Silahtarağa Mehtap Sinemasında iki gün boyunca gösterimde oldu. Bölgedeki işçi ve aileleri, umutlarını sürdürmeyi devam ettirerek seyrettiler...

Emekçi ve işçi dostu, büyük sanatçı Yılmaz Güney, seni saygıyla anıyoruz...